top of page

Olumsuzluk Önyargısını Anlamak: Sinir Sistemimizi Rahatlatmak ve Dengede Kalmak


pendulum


Negatife eğilim, İngilizce "negativity bias", bireylerin deneyimledikleri olumsuz olayları, olumlu deneyimlere göre daha belirgin ve kalıcı bir şekilde hafızalarına kaydetme eğilimlerini ifade eder. Bu olgu, "olumsuzluk önyargısı" veya "negatife eğilim" olarak adlandırılır ve insanların hayatta kalma içgüdüsüyle bağlantılıdır.


Olumsuzluk Önyargısının Tanımı

Olumsuzluk önyargısı, evrimsel bir perspektiften bakıldığında, tehditlerin ve tehlikelerin hayatta kalma açısından fırsatlara göre daha kritik olmasından kaynaklanır. Örneğin, stresli bir anı hatırladığınızda, kalp atışlarınız hızlanır, kaslarınız gerilir ve vücudunuz bir alarm durumuna geçer. Bu fizyolojik tepkiler, beynin tehlikeyi hızlı ve net bir şekilde fark ederek hayatta kalmayı sağlaması için gelişmiştir.


Buna karşılık, güzel ve rahat anılar daha az belirgin bir fizyolojik etki bırakır. Nöropsikolog Rick Hanson bu durumu şöyle açıklar: “Olumsuzluk önyargısı, kötü deneyimlerin ‘cırt cırt’ gibi yapışmasına ve iyi deneyimlerin ise ‘teflon’ gibi kayıp gitmesine neden olur.” Bunun sonucunda ise bir gün boyunca yaşanan güzel anlar, akşam olduğunda genellikle unutulurken, yaşanan bir stres veya korku anısı akılda kalır.


Olumsuzluk Önyargısının Etkileri

Olumsuzluk önyargısı, bireylerin sürekli olarak stres, kaygı ve hayal kırıklığı gibi negatif deneyimlere yönelmesine neden olur. Bu durum, kişilerin karşılaştıkları olayları hızlıca olumsuz olarak algılamalarına yol açar ve olumlu durumları göz ardı etmelerine sebep olur. Kendini olumsuza daha yatkın hisseden bireyler, bunun pesimist bir tutumdan ziyade, herkesin paylaştığı bir eğilim olduğunu fark etmelidir.


Mindfulness ve Dikkat Yönetimi

Mindfulness, yargısız ve bilinçli bir şekilde şimdiki anda olma pratiğidir. Bu pratik, negatife eğilimimizi fark etmeye ve deneyimlerimizin tüm gerçekliğini görmeye yardımcı olur. Şehir manzarası örneğini ele alalım: Gözlemlediğimizde arabalar, çöpler ve gürültü gibi olumsuz şeylere odaklanabiliriz. Ancak, bu manzaranın içinde güneşlenen kediler, çiçekler ve kuş sesleri gibi hoş şeyler de vardır. Mindfulness, dikkatimizi her iki tarafa da yöneltmemize olanak tanır.


Sinir Sistemimizin Sağlığı İçin Hoş ve Hoşa Gitmeyen Arasında Salınım

Sağlıklı bir sinir sistemi için, hoş olan ve hoşa gitmeyen deneyimler arasında rahatça geçiş yapabilmemiz gerekir. Tek bir tarafa takılı kalmak istemeyiz. Hoşa gitmeyene karşı esnekliğimizi geliştirebilmek için hoş olanı kullanırız. Hoşa gitmeyeni daha çok tahammül edebilmek ve ona izin verebilmek, sadece hoşa gideni de tutabildiğimiz zaman mümkündür. Sinir sisteminin rahatlamaya ihtiyacı vardır. Rahatladıktan sonra zorluklara daha rahat göğüs gerebilir ve onları karşılayabiliriz. Sadece hoş olmayanda kalmak, sinir sistemini yıpratır ve onunla ilgili hiçbir şey yapamaz hale geliriz. Ama arada bir hoş olana geri dönmek, sinir sistemini rahatlatacağı için hoşa gitmeyeni daha iyi tolere edebiliriz.


Bu ikisi arasında rahat bir salınım, acı veren olayları sindirmemize yardımcı olur. Ne sadece hoşa gidende kalmak ne de sadece hoşa gitmeyende takılı kalmak isteriz. Sinir sisteminin bu ikisini de hazmetmeye ihtiyacı vardır. Hayatta acı vardır ve onun bizi yerle bir etmeden yaşayabilmemiz gerekir. Bunu sadece zorlukta kalarak başaramayız.


Normal işleyen bir sinir sistemi, zaten doğal olarak bu iki durum arasında gidip gelir. Buna "salınım" denir.


Hoş Olana Yönelme Pratiği

Hoş olanı fark etme pratiği, zihnimizin olumlu deneyimlere yönelmesini sağlayarak sinir sistemimizi dengelememize yardımcı olur. İşte bu pratiği günlük hayatımıza nasıl dahil edebileceğimizin bazı yolları:

  1. Görme: Etrafınızdaki renkleri, şekilleri ve dokuları fark edin. Gözlerinizi gezdirerek hoşunuza giden bir nokta bulun ve onunla birkaç saniye kalın.

  2. Duyma: Çevrenizdeki seslere dikkat edin. Hoşa giden seslere odaklanın ve onları birkaç saniye boyunca dinleyin.

  3. Koklama: Farklı kokuları bilinçli bir şekilde fark edin. Bir şey içeceğiniz veya yiyeceğiniz zaman önce kokusuna odaklanın.

  4. Temas Etme: Dokunduğunuz nesnelerin dokusuna dikkat edin. Bir çiçek, ağaç veya bitkiye dokunun ve bu deneyimi gözlemleyin.

  5. Bedene ve Nefese Dönme: Bedenin yerle temas noktalarına ve doğal nefesin akışına dikkati getirerek bedene dönmeyi pratik edebilirsiniz.


Negatif eğilimimizi fark ederek, olumlu deneyimlerin hafızamızda daha kalıcı olmasını sağlayabiliriz. Bu da bize daha dengeli, yeri geldiğinde zorluklarla da başa çıkabildiğimiz bir yaşam sunabilir.


bottom of page